sayilar
Türkler ve 3-4-5-7-9-40 Sayıları
Türkler yaşamlarındaki bazı rastlantı ve benzetmeleri dikkate alarak bazı sayılar için çeşitli şekillerde yorum getirir ve kendilerine göre inanırlar. Bu sayılar üç - dört - beş - yedi - dokuz ve kırktır.
Üç sayısı :
Hazar denizinin kıyısında Gaokerena adında üç ayaklı eşekler vardır. Avcı Binegar hikâyesindeki sözü edilen geyikler üç ayakıdır. Şamanların törenlerde kullandıkları davullarının üzerinde yapılmış olan Pura adındaki koçlar üç boynuzludur. Oğuz’un oğullarından Dağ Han’ın yönetimindeki boyun Ongunu dikili üç çubuktur. Ölümden üçgün sonra yemek verilir.
Dört sayısı :
Göktürk’lerin ve Taoist’lerin dört yönü temsil eden tanrıları vardır. Şamanların giydikleri Manyak adındaki hırkanın kolunda dört çıngırak asılıdır. Abakan Türkleri din törenlerini dört kutsal kayın ağacının yanında yapmak için toplanırlar. At ilk defa cennetten çıkmıştır ve bu atların dört gözü vardır.
Beş sayısı :
Tuğla ve Selenga ırmaklarının birleştiği Kumlanço adındaki yerde bir fıstık ve birde kayın ağacı vardır. Bu iki ağaç beş çocuk doğurur. Yugur’ları kurban törenlerinde büyük tanrı adına dikilmiş üç çubuktan birinde beş şerit vardır ve bunlar Ongol Han’a aittir. Şamanların manyak adındaki hırkalarının sol kolunda beş çınğırak asılıdır.
Yedi sayısı :
Altay’lıların bie efsanesine göre Nuhun tufanının olacağını ilk olarak demir boynuzlu, demir yeleli bir keçi yedigün dolaşır ve şöyle der. Yedi gün zelzele oldu, yedi gün yerden ateş püskürdü, yedi gün yagmur yağdı, yedi gün fırtına ve yedi gün kar yağdı. Yine Nuhun gemisini yapan yedi aziz kardeş vardır. Gökler ve denizler yedişer kattır. Altay’lılar göre ölü bir evden çıktıktan sonra Aldacı denilen kötü ruhlar evde kalır. Bunun için o evden yedi gün dışarıya eşya verilmez ve içeriyede alın maz. O ev yedi gün sonra temizlenir. Yedi gün sonra o eve girilir ve yine o evde yedigün sonra yemek verilir. Türk’lerde yedi başlı ejdarhalardan çok bahsedilir.
Dokuz sayısı :
Türk’lerin en büyük tanrılarından biri olan Kara Han dünyanın tam merkezine dokuz dallı çam dikmiştir. Altay’lılar görede insanın iskeletinde; baş, bel, diz, topuk, ayak bileği, omuz, dirsek, avuç ve el bileği olmak üzere dokuz ek vardır. Şamanların davulunda tanrı Ülgen’in dokuz kızının resmi var iken, yine üzerlerine giydikleri Manyak adlı hırkalarında dokuz çıngırak asılıdır. Şamanlara göre yer altı dokuz tabakadır. Oğuz destanında görüldüğü gibi dokuz oðuz’lardan büyük boylar türemiştir. Yakut’lara göre gök tanrılarının sayısı dokuzdur. Altay’lıların bir inancına görede kıyamet zamanında deniz dibinde bulunan dokuz çatallı karataş parçalanarak yerinden ayrılacak ve oradan demirden ve sarı renkte atlara binmiş dokuz suvari etrafa saldıracaktır.
Kırk sayısı :
Türkler arasında en çok kullanılan sayıda budur. Bununla ilğili inanmalarda şöyledir. Bazı erdarhalar vardırki onları hiç bir güç yenemez ve ölmez ler. Tılısımlı oldugu ve tılısımı bozulunca öleceğine inanılan bu ejdarhaların kırk günlük bir uyku zamanı vardır. İşte bu uyku esnasında üzerinden kıl kopartılarak ateşte yakılan ejderhalar ölür. Yine Türk destanlarında kırk sayısı sık sık geçer. Kırk kızlar ve Manas destabnında olduğu gibi kırk yiğitler çokca geçer. Kırgız’ların türeyiş efsanelerinde de Sağan Han’ın bir kızı otuz dokuz hizmetcisi ile kırk kız bir gölün kena- rına giderek sudan gebe kalmışlar. Oğuz’un verdiği şölende diktirdiği sırııkların boyu kırk kulaç uzunlugundadır. Bundan başka Türk’lere ait hikâye ve masallarda kırk gün, kırk gece düğünler, kırk haremiler ve kırk satır, kırk katır sözleri çok geçer.
3, 5 ÇAPULCUYA KALMAZ BU VATAN, 7 DÜVEL BİRLEŞSE ELİNDEN GELENİ ARDINA KOYMASA HATTA 9 DOĞURSA ÇOĞALSA DA GELSE YİNEDE BU VATANA GÖZ KOYANI YERİN 40 KAT ALTINA GÖMERİZ.